Batı medyası yazdı: ABD çöküyor
Amerika Birleşik Devletleri’nin hakim olduğu küresel ekonomik sistem; Batı ekonomilerinin karşılaştığı durgunluk ve belirsizlikler, üretim gücü itibariyle Doğu ülkelerinden geri kalması, ağır borç yükü, finansal ve dolar hegemonyasına karşı yeni arayışların yaygınlaşması gelişmeleriyle birlikte çöküşe doğru gidiyor. Bu çöküş süreci, bizzat Batı kuruluşları ve yayın organları tarafından da sıklıkla dile getiriliyor.
İngiltere merkezli yayın yapan The Economist, “Liberal uluslararası düzen parçalanıyor mu?” başlığıyla yayımladığı makalede, “Liberal uluslararası sistem yavaş yavaş çöküyor. Bu çöküş ani ve geriye döndürülemez olabilir.” ifadelerini kullanmıştı. Dergi, gelişmekte olan ülkelerin küresel sisteme olan güveninin zayıfladığını ve farklı arayışlarının arttığını kaydetmişti.
DOLARIN PAYI AZALIYOR
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) resmi internet sitesinde 11 Haziran 2024’te “Uluslararası Rezerv Sisteminde Doların Hakimiyeti: Bir Güncelleme” başlığıyla yayımlanan analizde de ABD dolarının küresel ekonomilerde rezerv payının azaldığına ve Çin yuanı gibi para birimlerini payının arttığına dikkat çekilmişti.
Uluslararası kaynakları inceleyerek önemli yayınlar yapan Kıtalararası.org haber sitesi, Batı kuruluşları tarafından ABD ekonomisinin çöküşünü itiraf eden gelişmeleri derledi. Atlantik sistemi içinde bulunduğu kaynak sorunu nedeniyle Ukrayna gibi ülkelere finansal desteğini kesmek, mali açıkları sebebiyle emeklilerini iş yaşamına katmak gibi tedbirleri tartışıyor.
GELİRİN YÜZDE 16’SI BORCA GİDECEK
The Economist, 19 Temmuz 2024 tarihinde de “Amerika borçlarını ödeyebilecek mi?” başlığını atarak ülkenin içinde bulunduğu borç batağını ele almıştı. The Economist’e göre ABD hızla artan borcunu karşılayamayacak durumda. İngiliz yayın organı, ABD Başkanlık Seçimini kim kazanırsa kazansın, önümüzdeki dört yıl zaten vahim olan mali durumun daha da kötüleşeceği tespitini yapıyor. The Economist, ABD’nin kamu borcunu vurgularken “ne Demokratların ne de Cumhuriyetçilerin bu sorunla başa çıkmak için anlamlı bir planı var” yorumunu yapıyor.
The Economist, ABD’nin borç sıkıntısının 2007-2008 mali krizi sırasında başladığına ve pandemiyle daha da kötüleştiğine işaret ediyor. IMF ise Amerika’nın borcunun artmaya devam edeceğini öngörüyor. Haberdeki bilgiye göre Hükümet, 2024 yılında borcunu ödemek için 728 milyar dolar, yani gelirlerin yüzde 16’sını harcayacak.
İngiliz yayın organı, ekonomik büyüme artmadıkça veya faiz oranları keskin bir şekilde düşmedikçe, milli borcun faizinin ek borçlanma olmasa bile artacağını öngörürken oldukça karamsar bir tablo çiziyor. The Economist’in ifadesiyle Amerika’nın savunma harcamaları, yenilenebilir enerjiye geçiş ve sanayi politikası da sorunu daha da kötüleştirecek.
ABD’DE YÜKSELEN İŞSİZLİK VE DURGUNLUK
Business Insider’da William Edwards da 3 Ağustos 2024 günü ABD ekonomisinin durgunluğa (resesyon) girmiş olabileceğini yazdı. Çalışma İstatistikleri Bürosu (Bureau of Labor Statistics) verilerine göre, işsizlik oranı Temmuz ayında yüzde 4,3’e yükseldi. Bu rakam, Haziran ayında yüzde 4,1’di. Geçen yıl Nisan ayında ise yüzde 3,4’tü.
İşsizlik oranındaki bu artış, ABD ekonomisinin durgunluk içine girmiş olabileceğine işaret. Bu yorum, eski Federal Rezerv ekonomisti Claudia Sahm’ın geliştirdiği bir resesyon göstergesi modeline dayanıyor. “Sahm Kuralı” olarak adlandırılan model, işsizlik oranının üç aylık hareketli ortalamasının 12 aylık seviyesinde yüzde 0,5 oranında bir artış olması durumunda ABD ekonomisinin inişe geçtiğini söylüyor.
Habere göre işsizlik bildirimleri 249 bin kişiyle hala oldukça düşük bir noktada. Ancak bu sayı, ocak ayında 194 bindi. Başvurular 300 binin üzerine çıkmaya başlar ve 350 bine ulaşırsa, endişelenmenin zamanı gelmiş demektir.
KREDİ MİMARİSİNİ ABD BOZUYOR
Telegraph’ta paylaşılan Ambrose Evans-Pritchard da ‘Küresel kredi mimarisi ABD’den sarsılıyor.’ diye yazdı. Makalede Evans-Pritchard, “Washington’un kontrolsüz borçlanması, tüm öz disiplinini kaybetmiş çökmekte olan bir toplumun kanıtıdır” diye betimlediği mevcut durumu inceliyor.
Bütçe açıklarına ilişkin rakamlar ABD’nin sürekli borç ihraç ettiğini ortaya koyuyor. Evans-Pritchard, bunun muhtemel sonucunu yazıyor:
“Bu ölçekte kronik borç ihracı, dünyanın ABD Hazine tahvillerine olan iştahını azaltacak ve ABD hükümetinin konjonktür karşıtı teşviklerle uzun dönemli bir çöküşle mücadele etme kabiliyetini köreltecektir. Bunun, dünyanın dolarize olmuş finans sistemi üzerinde güçlü zincirleme etkileri olacak ve ABD’nin borç getirilerine bağlı küresel kredi sözleşmelerinin tüm mimarisine hasar verecektir.”
Ardından Evans-Pritchard, Reagan dönemi borçlanmasını bugünkü ile karşılaştırıyor:
“Borçlanmanın mevcut ölçeğini haklı çıkaracak bir acil durum yok. Çin’e karşı endüstriyel ve temiz teknoloji (clean-tech) silahlanmasının savaşçı bir havaya sahip olduğu söylenebilir. Ancak Ronald Reagan Soğuk Savaşı, Sovyetler Birliği’ni silah gücü bakımından geride bırakarak ve 1980’lerin sonunda GSYH’nin yüzde 2’si altında seyreden birleşik açıklarla kazanmasını bilmişti. Reagan, GSYH’nin yüzde 50’sinin altında bir brüt federal borçla görevi bıraktı. Bugün bu oran yüzde 122 ve parabolik bir şekilde artıyor.”
Devasa boyutlardaki bütçe açıkları, ABD ekonomisinin resesyona girmiş olup olmadığı sorusuyla birlikte tartışılıyor. Yazıda da buna değiniliyor. Evans-Pritchard’ın dikkat çektiği nokta önemli:
“Resesyona girilip girilmediği bir yana, neredeyse kesin olan, ABD’nin alıcıları çekmek için giderek daha yüksek bir borçlanma cezası ödemek zorunda kalacağıdır. Bu da hâlihazırda ABD borç dinamiklerini bozan kısır geri besleme döngüsünü hızlandıracaktır.”
MALİ YÜKE ÇÖZÜM: EMEKLİLER İŞ YAŞAMINA
Fransa büyük mali açıklara sahip bir ülke. Hükümet çözümü emeklileri iş yaşamına katmakta görüyor. Ulusal Cephe’nin (Front National) lideri Jean-Marie Le Pen’in eski danışmanı Elie Hatem, Uwidata’ya verdiği röportajda “Fransa devletinin iflasla karşı karşıya olduğunu” söylemiş ve bunun önüne kamu giderlerinde kısıntı sağlayabilecek dört büyük sektördeki atılabilecek adımlarla geçilebileceğini belirtmişti.Elie Hatem, bu dört sektörden üçünde (ordu, sosyal sigorta sistemi ve eğitim) kısıntıya gitmenin mümkün olmadığını, bu nedenle geriye kalan tek seçeneğin emeklilik sistemi olduğunu savunuyor. Emeklilik sisteminde yapılacak düzenlemelerle de “60-64 yaş grubundaki işgücüne katılım oranını 2030 yılına kadar yüzde 65’e çıkarmak.” hedefleniyor. Bu oran 2022 yılı itibariyle yüzde 36,2. Yani hedef rakamı yaklaşık ikiye katlamak.
TENCERE BOŞ UKRAYNA’YA PARA YOK
Mevcut bütçe planlamasına göre Almanya, Ukrayna’ya artık para desteği sunmayacak. Almanya’nın köklü gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung’ta (FAZ) Von Peter Carstens ve Konrad Schuller’in yazısına göre Maliye Bakanı Christian Lindner, Ukrayna konusundaki talebi Savunma Bakanlığı’na iletti.
Yazıda bütçe planlamasında Ukrayna’ya yeni yardımın yer almamasının nedeninin “Başbakanlık ve Maliye Bakanlığı tarafından alınan tasarruf tedbirleri” olduğu kaydediliyor. Haberde, “Ukrayna’ya para artık Almanya’nın bütçesinden değil, dondurulmuş Rus Merkez Bankası kredilerinden gelmeli. Ukrayna’nın müttefikleri, Putin’in büyük ölçekli saldırısından sonra yaklaşık 300 milyar dolara el koydu ve G-7 ülkeleri İtalya’daki zirvelerinde bu paradan Kiev’e 50 milyar dolarlık bir finansman açmaya karar verdi. Lindner, şimdi Ukrayna’nın bu parayla ‘askeri ihtiyaçlarının önemli bir bölümünü karşılamasını’ bekliyor.” ifadeleri kullanılıyor.
‘YAPACAK BİR ŞEY KALMADI’
Fakat bu planın başarı şansı yüksek görülmüyor. Yazıda Rusya kredilerinin Ukrayna’ya tahsisi konusunda “uluslararası müzakerelerin devam ettiği” ve yasal zorlukların olduğu belirtiliyor. Birincisi yukarıda da değinilen, Almanya’yı bütçe tasarrufuna iten mali sebep. FAZ’ın “federal hükümetteki bir muhataptan” aktardığı sözlerle, “Yapacak bir şey kalmadı, tencere boş.”
FİNANSMAN SORUNLARI DİPLOMASİDE KESİNTİYE YOL AÇIYOR
Financial Times, finansman sorunları nedeniyle Avrupa Birliği, diplomatik ağında kesintiye gittiğini yazdı.
28 Temmuz 2024 tarihli İngiliz Financial Times gazetesi, Avrupa Birliği’nin diplomatik ağından 43 milyon Avro (planlanan bütçenin yaklaşık yüzde 5’i) kesilmesinin kararlaştırıldığını ve mali güçlüklerin önümüzdeki yıl daha da artacağını yazıyor.
İngiliz yayın organının yorumuna göre bu koşullar altında Avrupa Birliği’nin Afrika ve Latin Amerika gibi bölgelerdeki mevcut diplomatik varlığını sürdürmesi, yüksek maliyetler ve enflasyon baskısı nedeniyle imkânsız hale geldi.
Haberde 145 denizaşırı misyondan yaklaşık 50’sinin ciddi güvenlik endişeleri taşıdığı ifade edildi. Bu bütçeyle diplomatik misyon binalarının rutin bakımı da mümkün olamayacak ve bazı konutlar oturulamaz durumda kalacak.
Avrupa Birliği’nin içine girdiği bu kriz, Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un mayıs ayında söylediği “Avrupamızın ölebileceği varoluşsal bir an yaşıyoruz” sözlerini hatırlattı. Macron, bunun başlıca nedeninin de Ukrayna’daki silahlı çatışma ve ekonomik zorluklar olduğunu belirtmişti.
DOLAR DENETİMİNE KARŞI TAKAS TİCARETİ
Rusya ve Çin’den dolar denetimine karşı takas ticareti yoluna gidebilir. Reuters’in Rusya-Çin ticaretiyle yakından ilgili üç kaynağına dayandırdığı bilgiye göre Moskova ve Pekin takas ticareti yapmaya başlayabilir. İki ülke böylece ABD’nin kontrolü ve gözlemesi altında bulunan bankacılık sistemlerini kullanmayı sınırlandırmayı hedefliyor.
Reuters’in yazdığına göre takas ticareti, “Moskova ve Pekin’in ödeme sorunlarını aşmasına, Batılı düzenleyicilerin ikili işlemler üzerindeki etkisini azaltmasına ve kur riskini sınırlamasına katkı sunabilir.”
ABD DOLARINDAN REKOR ÇIKIŞ
Bloomberg,19 Temmuz 2024 tarihli haberinde Çinli yatırımcıların rekor miktarda dolar cinsinden varlığı elinden çıkardığını bildirdi. ABD Hazine Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, Çinli fonlar mayıs ayında hazine, ajans, şirket ve diğer tahvillerin yanı sıra hisse senetlerinden oluşan net 42,6 milyar dolar değerinde uzun vadeli menkul kıymeti elden çıkardı. Dünyanın en büyük ekonomileri arasındaki diplomatik ilişkilerde süregelen gerginlik nedeniyle bu yılın ilk beş ayındaki satışlar, toplam 79,7 milyar dolar ile ocak-mayıs dönemi için tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı.
Bloomberg’e konuşan DBS Bank Ltd. stratejisti Wei Liang Chang, “Çinli yatırımcıların yatırımlarını ABD varlıklarından uzaklaştırmak için sağlam nedenleri var… Elden çıkarma eğilimi ekonomik nedenlerin yanı sıra ABD seçimlerine ilişkin siyasi belirsizlik nedeniyle de devam edebilir.” sözlerini kullandı.
‘STRATEJİK EĞİLİM’
Bu dünyada dolarsızlaştımanın sadece bir örneği. Ancak Amerikan tahvillerini senelerdir biriktiren Çin’den bu temelde bir hamlenin gelmiş olması stratejik bir eğilime de işaret ediyor.
ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, 9 Temmuz tarihinde ABD Kongre’sinde en büyük korkusunun dolarsızlaşma olduğunu itiraf etmişti. 12 Temmuz tarihli Asia Times, bu itirafı yaptırımlar ya da diğer yanlış politikalar nedeniyle doların hâkim rezerv para birimi statüsünü kaybetme riski taşıdığını uzun süredir reddeden küresel hegemonya için keskin bir geri dönüş olduğu şeklinde yorumlamıştı.
AFRİKA DA DOLARDAN KURTULUYOR
Dünyayı saran dolar saltanatından kurtulma eğilimi, Afrika’yı da sardı. Money Metals Exchange (MME), 25 Temmuz 2024 günü Afrika ülkelerinin ABD dolarına olan güvenlerini kaybettikçe altın satın aldığını ele alan bir makale yayınladı.
Money Metals Exchange yazarı Mike Maharrey, Amerika’nın ABD dolarını bir baskı aracı olarak kullanmasından korkan Afrika ülkelerinin jeopolitik riskleri azaltmak ve milli paralarını kayıplara karşı korunmak için giderek daha fazla altına yöneldiğini tespit ediyor.
Nijerya, Uganda, Zimbabve, Madagaskar ve diğer bazı Afrika ülkeleri, altın rezervlerini arttırmak, kendi altınlarını ülkelerine geri getirmek ve hatta para birimlerini değerli metalle desteklemek için adımlar atıyorlar.
ÇÖKEN SİSTEM AVRUPA’YI DA YANINDA GÖTÜRÜYOR
Bloomberg 24 Temmuz 2024 tarihinde, ticari faaliyetlerdeki keskin düşüşün Almanya’da ekonomik büyüme umutlarını azalttığına dikkat çekti. Alman özel sektörü, ülkenin imalat sıkıntısının kötüleşmesiyle Temmuz ayında beklenmedik bir şekilde daralmış durumda. Hamburg Ticaret Bankası Baş Ekonomisti Cyrus de la Rubia “Bu ciddi bir sorun gibi görünüyor. İmalat sektöründeki zayıflık devam edecek gibi ve potansiyel büyüme en azından bu sonbahara kadar beklenmiyor.” değerlendirmesini yaptı.
Almanya’da ticari faaliyetlerdeki düşüş, yüksek enerji fiyatları, Çin ile rekabet nedeniyle Alman otomobil ve ekipman üreticilerinin küresel pazar payını giderek kaybetmesi, iş gücü sıkıntısı ve yatırım eksikliği gibi nedenlerden kaynaklanıyor.